GAP Seyahatnamesi! Güneydoğu’da Gezilecek Yerler

Fırat ve Dicle Nehirleri arasında yer alan, medeniyetler beşiği Mezopotamya’yı merak etmeyen ve görmek istemeyen herhalde yoktur. Her yıl yerli ve yabancı milyonlarca turistin adım attığı kadim topraklara doğru yakın zamanda yola çıktım. Açıkçası Doğu Turuna çıkarken içimde pişman olacağım hissi uyanmıştı.
İzlediğimiz dizi ve filmler, bölgeden gelen haberler sonrası kültür gezisi yerine sanki savaş alanını ziyarete edeceğimizi düşünüyordum.
Ancak Güney Doğu Anadolu’da geçirdiğim süre zarfında gördüklerim ve bölge halkının misafirperverliği sonrası düşüncelerim tamamen değişti ve ‘iyi ki de gitmişim’ dedim. Gittiğim dokuz şehir hakkındaki izlenimlerini sizlerle paylaşmak isterim.
Adana: Doğu turumuzdaki ilk durağım güneşe ateş edilen şehir Adana oldu. Uçaktan iner inmez müthiş bir sıcakla karşılaştık. Ortadoğu ve Balkanların en büyük camilerinden biri olan Sabancı Camii’ne gittik. Osmanlı tarzından etkilenerek yapılan camide ilk gözüme çarpan devasa avize oldu. Sabancı Camii sonrası hemen yakındaki meşhur Adana Köprüsünü gördük. Daha sonra Hatay’a doğru yola çıktık.
Hatay: Mutfak konusunda en çok bilinen şehirlerden biri olan Hatay’ı beklediğimizden daha gelişmemiş gördük. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki en eski cami olan Habib-i Neccar Camii’ni ziyaret etmek bizlere nasip oldu. Daha sonra Hristiyanlık için büyük bir öneme sahip olan Saint Pierre Kilisesini gördük.
Kahranmaraş: Sütçü İmam’ın memleketi Kahramanmaraş’ta daha önce yemediğim bir dondurma yedim. Tarihi çarşılarında gezdim ve Kahramanmaraş Müzesini ziyaret ettik. Şehirin yokuşun sonunda kurulmuş gibi bir görüntüsü vardı. Ve dünyanın en saçma binası olarak bilinen yapıyı Kahramanmaraş’ta gördük.
Mardin: Görmeden bu diyardan göçmek gerçekten üzücü olur. Tarihi dokusunu bu kadar net koruyabilen bir şehir ülkemizde maalesef çok az. Mardin’de çok sayıda dizi ve filmin çekildiği Mardin Konuk Evini gezdim. Şehrin dar sokakları arasında belediyenin kadrolu eşeklerini gördük.
DİYARBAKIR ULU CAMİİ’Nİ ZİYARET ETMEYİ UNUTMAYIN
Diyarbakır: Anadolu’nun kadim kentlerinden Diyarbakır görmeyi çok istediğim şehirlerden biriydi. Sur içerisine Mardin Kapıdan girene kadar o meşhur türkünün Mardin yöresine ait olduğunu düşünüyordum.
Diyarbakır’da gördüğüm yerler Tarihi Hasan Paşa Hanı, Diyarbakır Ulu Camii, Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi oldu. Özellikle Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi’nde Meyan Şerbeti içmenizi şiddetle tavsiye ederim.
Gaziantep: Milli Kahramanlarından Şahin Bey’in memleketinde de hava oldukça sıcaktı. Baklava, bakır, kahve ve daha nicelerinin Başkenti Gaziantep’te geçirdiğimiz süre zarfında damaklarımız bayram etti.
Gaziantep Kalesi, Bakırcılar Çarşısı, Zincirli Bedesten, Hamam Müzesi ve Gaziantep Emine Göğüş Mutfak Müzesi gezdiğimiz yerlerin başlıcalarıydı.
Batman: Perde pilavı yediğim en lezzetli yöresel yemekler arasındaydı. Petrolün merkezi Batman’da Hızır Bey Camii, Hasankeyf Mağaraları ve ne yazık ki sular altında kalan Hasankeyf’i gördük.
Adıyaman: Nemrut Dağı’nda güneşin batışını izledik. Adıyaman’da Cendere Köprüsü eteklerinde bir kahve içtik ve Zeynel Abidin Türbesini ziyaret ettik.
Şanlıurfa: Balıklıgöl’ü görüp de duygulanmamak mümkün değil. Öte yandan Balıklıgöl yakınlarında akşamları ışıklandırılan Roma dönemine ait mezarlar müthiş bir görüntüye neden oluyor. Fabrikasyon çiğköfteleri gerçek çiğköfte sanıyorsanız, Şanlıurfa’da çiğköfte yiyip kararınızı değiştirin.
Doğu kültürünü yakından görme ve tanımama neden olan ziyaretlerim sırasında en çok gözüme çarpan konulardan birisi de en kritik noktalarda yer alan şanlı bayrağımızdı. Düşünülenin aksine bölgede vatanseverlik hat safhadaydı. Sözlerimi çokça ilgimi çeken şu öğütlerle bitirmek isterim:
Haliniz varken gezin,
Öğütüyorken yiyin,
Yakışıyorken giyin…